Ekim 31, 2011

Kafka'nın "Sevgili Milena"sı

Yazmadığınıza bakılırsa iyi olmalısınız; bizler çoğunlukla iyi olduğumuz zaman susarız, böyle ise sevinmem gerekir. (s.9)



Stendhal'ın "Armance"si

Yüreği kederle ne denli çok burkulursa o kadar çok konuşuyor, hoşa gitmeye çalışıyordu. Çekindiği şey kendi benliğiyle yalnız kalmaktı. (s.113)

Bana Armance'den söz etmeyen her şey benim için yok sanki. (s.140)

Mutsuzluğu onu çok alçakgönüllü yapmıştı. Toplumda rastlanan küçük anlaşmazlıklardan birini hatırlayınca, göstermiş olduğu tersliğe şaşırıyordu. Rakibi haklı, kendisi haksızmış gibi geliyordu. (s.162)

Kafka'nın "Dönüşüm"ü

Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu. Zırh gibi sertleşmiş sırtının üstünde yatmaktaydı ve başını biraz kaldırdığında bir kubbe gibi şişmiş, kahverendgi, sertleşen kısımların oluşturduğu yay biçimi çizgilerle parsellere ayrılmış karnının görüyordu; karnının tepesindeki yorgan neredeyse tümüyle yere kaymak üzereydi ve tutunabileceği hiçbir nokta kalmamış gibiydi. Gövdesinin çapıyla karşılaştırıldığında acınası incelikteki çok sayıda bacak, gözlerinin önünde çaresizlik içerisinde, parıltılar saçarak sallanıp durmaktaydı. (s:1)


Daha odasına henüz girmişti ki, kapı acele kapatıldı, sürgülendi ve kilitlendi. Arkasındaki ani gürültüden korkan Gregor'un minik bacakları ikiye katlanıverdi. Bu denli acele davranan, kız kardeşiydi. Önce ayağa kalkıp beklemişti, sonra da hiç ses çıkarmaksızın öne atılmıştı. Gregor onun geldiğini hiç duymamıştı ve "Nihayet!" diye seslendi kız kardeşi annesiyle babasına, anahtarı kilidin içinde çevirirken.
Gregor kendi kendine: "Peki şimdi ne olacak?" diye söylenerek karanlıkta çevresine bakındı. Kısa zamanda, artık hiç kımıldayamadığını anladı. Buna şaşırmadı, aslında o zaman değin bu incecik bacaklarla gerçekten hareket edebilmiş olmasını tuhaf buldu. Bunun dışında, kendini bir ölçüde rahat hissediyordu. Gerçi tüm gövdesi ağrılar içindeydi, ama Gregor'a bu ağrılar gittikçe hafifliyormuş ve sonunda tamamen geçecekmiş gibi geliyordu. Sırtındaki çürümüş elmayla, çevresindeki üstü tamamen yumuşak toz kaplı, iltihaplanmış bölgeyi  artık neredeyse hiç hissetmiyordu. Düşünceleri yeniden ailesine yöneldiğinde duygulanıyor, içinde sevgi duyuyordu. Ortadan kaybolması gerektiğini belki kız kardeşinden bile daha ciddi düşünmekteydi. Saat kulesinde sabahın üçü vurulana değin bu bomboş ve huzur verici düşünceler içerisinde kaldı. Pencelerin dışındaki dünyanın aydınlanmaya başladığını da görebildi. Sonra başı, elinde olmaksızın tamamen önüne düştü ve zayıf soluğu, burun deliklerinden son kez çıktı. (s:76-77)

Ekim 17, 2011

Oğuz Atay'ın "Korkuyu Beklerken"i

İyi şeyler birdenbire olur; bu kadar bekletmez insanı. Sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar. Ya da hiçbir şey çıkmaz. (s.42)

Her zaman vakti olanlara saygı duyulmaz. (s.43)

Üç çeşit hafıza vardır: Göz hafızası, kulak hafızası, el hafızası. Bunlardan en iyisi el hafızası, yani yazarak öğrenmektir. (s.82)

Her şey gibi aşk da soluklaşır. (s.92)

Acaba senin de bilinçaltın var mıydı babacığım? Bana öyle geliyor ki sizin zamanınızda böyle şeyler icat edilmemişti. Sanki Osmanlıların böyle huyları yoktu gibi geliyor bana. Senin fesli ve redingotlu resimlerini gözümün önüne getiriyorum da, bu görüntüyle "varoluşçu bir bunalımı" yan yana düşünemiyorum doğrusu. Aslında bizler bir özenti içindeyiz; ama ne de olsa bu kurt içimize düştü bir kere babacığım; bazı meseleleri bu yüzden büyütüyoruz. (s.181)

Ben buradayım sevgili okuyucum sen neredesin acaba?

Ekim 08, 2011

ITALIO CALVINO [62] (15Ekim1923 – 1985) İtalyan yazar ve romancı.


1923'te Küba'da İtalyan bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Genç yaşta Küba’dan İtalya’ya göç etti.
II. Dünya Savaşı sonrası İtalyan kültürünün en önemli adlarından biri olmuştur.
Kurmaca yazarlığının yanı sıra, İtalya Komünist Parti üyeliği ve Einaudi Yayınevi’ndeki görevleriyle de tanınmıştır.
Postmodernizm akımına bağlı kalmıştır.
Yazarlığın yanı sıra gazetecilik ve editörlük yaptı.
1985 yılında beyin kanamasından öldü.

  • Ağaca Tüneyen Baron (1957) [34 yaşındayken]
  • Varolmayan Şovalye (1959)
  • Kozmokomik Öyküler (1965)
  • Görünmez Kentler (1972) [49 yaşındayken]
  • Kesişen Yazgılar Şatosu (1973)
  • Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu (1979)
  • Palomar (1983)

Ekim 05, 2011

Italio Calvino'nun "Görünmez Kentler"i

Bir kenti kent yapan şey, kapladığı alan ölçüleri ile geçmişinde olup bitenler arasındaki ilişkidir: bir sokak lambasının yerden yüksekliği ve orada idam edilen zorbanın sallanan ayakları ile yer arasındaki uzaklıktır; o lambadan karşı parmaklığa gerilen ip ve kraliçenin düğün alayının geçeceği güzergahı donatan süslemelerdir; parmaklığın yüksekliği ve şafakta onun üzerinden atlayıp kaçan gizli sevgilinin sıçrayışıdır; bir saçağın eğimi ve aynı pencereye süzülen bir kedinin o saçak üzerinde kayarcasına yürüyüşüdür; burnun arkasından birden çıkıveren harp gemisinin toplarıyla çizdiği siluet ve saçağı yok eden bombadır; balık ağlarındaki yırtıklar ve ağlarını yamamak üzere iskeleye oturmuş, kraliçenin gayri meşru oğlu olduğu ve kundağıyla, oraya, iskeleye bırakıldığı rivayet edilen zorbanın harp gemisinin hikayesini yüzüncü kez birbirlerine anlatan o üç yaşlı adamdır. (s.62)


Göz şeyleri görmez, başka şeylerin anlamını yüklenmiş şeylere ait şekiller görür. (s.64)

Bütün bunlar, aslında Marco Polo anlatabilsin ya da anlattığını hayal edebilsin ya da anlattığı hayal edilebilsin ya da nihayet kendi kendisine, aradığının hep önündeki bir şey olduğunu ve söz konusu geçmiş bile olsa, bunun, o yol aldıkça, adım adım değişen bir geçmiş olduğunu anlatmayı başarabilsin diyeydi. (s.76)

Marco Polo'nun gördüğü kentleri anlatışında öyle bir başkalık vardı ki bu kentlerde düşüncenizle gezebilir, içlerinde yitebilir, serinlemek için durabilir ya da hızla kaçabilirdiniz. (s.82)