Temmuz 22, 2015

Oscar Wilde'ın "Vefalı Dost"u...

Küçük Hans’ın birçok dostu varmış, ama en vefalı dostu, koca Değirmenci Hugh imiş
Zengin Değirmenci, Hans’a o kadar bağlıymış ki, ne zaman bahçesinin yakınından geçse, duvarın üstünden uzanıp iri bir buket çiçek veya salatalık bir demet ot toplar, meyve mevsiminde ceplerini erikle, kirazla doldururmuş muhakkak.

Gerçi komşuları, değirmeninde istif edilmiş yüz çuval unu, altı ineği, bol yünlü koca bir koyun sürüsü bulunan Değirmenci’nin, küçük Hans’a, bahçesinden topladıklarına karşılık hiçbir şey vermemesini garip karşılarmış; ama Hans bu meselelere asla kafa yormazmış. 
Değirmenci’nin, gerçek dostlarının cömertliği konusunda söylediği harika sözleri dinlemek, onun için hayattaki en büyük zevkmiş.

Küçük Hans ilkbahar, yaz ve sonbahar mevsimlerinde çok mutluymuş, ama kış gelip de pazara götürecek meyvesi veya çiçeği olmadığında, soğukla, açlıkla mücadele eder, çoğu gece, akşam yemeği olarak birkaç kuru armut veya sert ceviz yermiş sadece. 
Ayrıca kışın çok da yalnızlık çekermiş, çünkü Değirmenci kış mevsiminde ona hiç uğramazmış.

Değirmenci’nin küçük oğlu, ‘Peki ama, küçük Hans’ı buraya çağıramaz mıyız?” demiş. 
‘Zavallı Hans’in başı dertteyse ben ona çorbamın yarısını verir, beyaz tavşanlarımı gösteririm.’

‘Sen ne salak çocuksun!’ diye haykırmış Değirmenci. 
‘Seni okula gönderiyoruz da ne oluyor, bilmem. Hiçbir şey öğrenemiyorsun. 
Oğlum, küçük Hans buraya gelse, sıcacık şöminemizi, güzel soframızı görse kıskanabilir; kıskançlık feci bir şeydir, herkesin kişiliğini bozar. 
Hans’in kişiliğinin bozulmasına izin verecek değilim. 
Ben onun en iyi dostuyum, onu daima kollamaya, baştan çıkarılmasını engellemeye niyetliyim. 
Hem Hans buraya gelirse, benden veresiye un isteyebilir, ben de böyle şeyler yapamam. 
Un başka, dostluk başka; ikisini karıştırmamak lazım. Zaten iki ayrı kelime, anlamları da çok farklı. Bunu kim olsa anlar.’ (s.31-32)