Eylül 25, 2011

Knut Hamsun'un "Açlık"ı

Yumruğunu yemedikçe kimsenin bırakıp gitmediği o garip şehir Kristiania'da açına sürttüğüm günlerdeydi... (s.1)

Attığım her adımda taban tahtaları esneyen bu boş oda, ıslak ve korkulu bir tabuttu sanki. (s.1)

Ardıma bakmaya cesaret edemiyor, onun tekrar pencereye gelip gelmediğini bilmiyor, bunu düşündükçe de sinirleniyor, tedirgin oluyordum. O, ihtimal şu anda pencerenin önünde, bir bir hareketlerimi izliyor, böyle arkadan gözetlendiğini bilmekse insanı çileden çıkarıyordu. (s.20)

Tamamıyla kendiliğinden tekrar kaleme kâğıda sarılmıştım; bir makine gibi, kâğıdın her tarafına herhangi bir yılı yazıyordum: 1848. Çağıltılı bir düşünce beni kavrayıverseydi de yazılması gerekeni yazdırsaydı bana! Eskiden olurdu bu; cidden böyle anlarım olmuştu; hiç zahmetsiz uzun yazılar yazar, parlak bir başarı elde ederdim. Kanepede oturuyor, düzinelerde 1848 yazıyordum. Yanlamasına, uzunlamasına, her biçimde, boyuna bu rakamı yazıyor, faydalanabileceğim bir ilham bekliyordum. (s.29)